NURETTİN ERGUN
Çağdaş ve öncü sinemanın tartışmasız en önemli yaratıcısı 1930 doğumlu Jean-Luc Godard'ın son yapıtı İmgeler Kitabı, sonunda gösterime girdi. Geç de olsa onu tanımak ya da Godard dağarcığını genişletmek isteyenler için bu film kaçırılmaz bir fırsat. Ondan söz edince, onu en iyi özümseyen ve türeten çağdaş usta, Alman ardılı Alexander Kluge’den söz etmemek olmaz. 1966 Venedik Film şenliğinde gösterilen ilk uzun filmi Abschied von Gestern’in (Düne Veda) gösterimi sonrası kimi sinema yazarlarının, Kluge’ye, bu filminin Godard’ın başyapıtı “Hayatını Yaşamak”ını (Vivre sa Vie) çok andırdığını söylemesi üzerine “Evet beyler bildiniz,ben bir Godard hayranıyım ve ona öykünüyorum” dediği Alman usta, çağdaş sinema deneyimimizi 9 filmiyle zenginleştirmiş ama ne yazık ki 1985 yılında sinemaya son vermişti!
İmgeler Kitabı, Da Vinci’nin bir tablosundan bir görüntü ve Godard’ın kendi sözleriyle açılıyor: Resimden alınan ayrıntıda Vaftizci Yahya, İsa’nın geleceğini muştulayarak parmağıyla yukarıları göstermektedir. Godard’ın sözleri ise “insanın becerdikleri elleriyle başardıklarıdır”. Ardından kurgu masasında çalışan Godard’ın ellerini görüyoruz. Ve bunu bilinçli olarak netliği bozulmuş, izlemesi ve kavraması güçleştirilmiş film kliplerinin ve fotoğrafların birkaç saniyelik görüntüleri izliyor. Onların dramatik gücünü vurgulayan ve yine birkaç saniyelik müzikler görüntülere eşlik ediyor: Nicholas Ray’den ‘Johnny Guitar’ı, Rossellini’den ‘Roma Açık Şehir’, ‘Hemşeri’ ve ‘Almanya Sıfır Yılı’, Hitchcock’tan ‘Vertigo’, Bunuel’den ‘Altın Çağ’, Cocteau’dan ‘Güzel ve Hayvan’, ‘Orpheus’, John Ford’dan ‘Genç Lincoln’ ve sayılamayacak kadar çok sayıda sinema klasiği, Godard tarafından anımsatılıyor, alıntılanıyor; ayrıca romanlardan, felsefi yapıtlardan alıntılanmış sözler ve sözcükler Godard’ın unutulmaz başyapıtı ‘Onun Hakkında Bildiğim Bir Kaç Şey’de de yaptığı gibi ustanın pes tondan seslendirmesiyle görüntülerin üstünde akıyor.
İmgeler Kitabı, Da Vinci’nin bir tablosundan bir görüntü ve Godard’ın kendi sözleriyle açılıyor: Resimden alınan ayrıntıda Vaftizci Yahya, İsa’nın geleceğini muştulayarak parmağıyla yukarıları göstermektedir. Godard’ın sözleri ise “insanın becerdikleri elleriyle başardıklarıdır”. Ardından kurgu masasında çalışan Godard’ın ellerini görüyoruz. Ve bunu bilinçli olarak netliği bozulmuş, izlemesi ve kavraması güçleştirilmiş film kliplerinin ve fotoğrafların birkaç saniyelik görüntüleri izliyor. Onların dramatik gücünü vurgulayan ve yine birkaç saniyelik müzikler görüntülere eşlik ediyor: Nicholas Ray’den ‘Johnny Guitar’ı, Rossellini’den ‘Roma Açık Şehir’, ‘Hemşeri’ ve ‘Almanya Sıfır Yılı’, Hitchcock’tan ‘Vertigo’, Bunuel’den ‘Altın Çağ’, Cocteau’dan ‘Güzel ve Hayvan’, ‘Orpheus’, John Ford’dan ‘Genç Lincoln’ ve sayılamayacak kadar çok sayıda sinema klasiği, Godard tarafından anımsatılıyor, alıntılanıyor; ayrıca romanlardan, felsefi yapıtlardan alıntılanmış sözler ve sözcükler Godard’ın unutulmaz başyapıtı ‘Onun Hakkında Bildiğim Bir Kaç Şey’de de yaptığı gibi ustanın pes tondan seslendirmesiyle görüntülerin üstünde akıyor.
Godard, böylece son döneminde sayısız kez yaptığını bir kez daha yapıyor: Klasik dekupaj yöntemini kullanarak öykü anlatan filmlere olan karşıtlığını açık biçimde sergiliyor. Tüm bu görüntü ve söz sağanağında seyirciye pek yardımcı olmuyor, onu gördüklerini ve işittiklerini kavrayıp irdelemeye iterken, neredeyse soluk almasına bile izin vermiyor.
UMUDUN SÜRDÜRÜLMESİ
Film Sosyalizm’de, Nice’deki bir benzincide geçen, kız ve erkek kardeşler ile babalarının arasındaki sataşma ve tartışmaların Brecht’çi tarzda aktarıldığı, olağanüstü renk yoğunluğunun filmin neredeyse ana ögesi olarak kullanıldığı plan-sekans, onun işte klasik dekupaj karşıtı anlayışının ustaca yansıtıldığı sahneydi.
Peki bu koca yaşlı usta bu görüntü, söz ve sözcük sağanağında nelere dikkat çekiyor? Son dönem filmlerinin neredeyse hepsinde olduğu gibi, savaşın vahşeti ve acımasız kıyıcılığı, bombardıman görüntüleri, II. Dünya Savaşı’nda Yahudilere, Bosna savaşında Bosnalı Müslümanlara yapılan kıyımlar; günümüzde çevrenin nasıl katledildiği, demokrasinin Batı uygarlığındaki acınası durumu, bize aktarılanlar arasında baş yeri tutuyorlar. 87 dakikalık film, neredeyse 40 yıllık yol arkadaşı Anne-Marie Mieville’in son kitabından alıntılanan ve Mieville’in kendisinin seslendirdiği karamsar görüşle son buluyor. Fakat sonda ütopyalara bağlanan umutların gerçekleşmemesi durumunda yine de umudun sürdürülmesi gereği vurgulanıyor.
O, FARKLI BİR SİNEMACI
2018 Cannes şenliğinde, konulu filmler yarışması jüri başkanı Cate Blanchett’in yarışma sonrasında söylediği gibi bu film tüm yarışma filmlerinden (ve kanımızca tüm öteki filmlerden) apayrı ve ayrıksı duruyor. Şu gerçeği bir kez daha kavrıyoruz: O, herkesten ayrı ve her daim yenilikçi bir sinemacı, deyim yerindeyse sinema sanatının Schönberg’i!